Bazı günlerim çok yoğun geçer. Cuma günü sabah işe gittim. Güne dua ile başladık. Rutin günlük işlerimi yaptım. Öğlene doğru değerli bir kardeş ziyaretime geldi ve birlikte biraz plan program yaptık. Ardından oğlumuz için bir sanat atölyesi ile görüşmeye gittik. Oradan döndükten sonra tekrar çalışmaya başladım. İşten çıktım ve eve gittik. Bu arada uydu alıcımızla ilgili bir sorun için tamircileri bekledik. Ardından başka bir ürün teslimi için başka birisi kapıyı çaldı. O arada ben Pazar günü için vaaz hazırlamaya çalışıyordum. Çünkü akşam bir aileyi ziyaret edecek ve oğlumuz hafta sonu için oraya bırakacaktık. Biz de aynı gece İstanbul’a doğru bir toplantıya katılmak üzere trene yetişecektik.
Bu anlattığım haftanın sadece bir günü!!! Sizin de buna benzer günleriniz oluyordur sanırım. Hatta yemek yemeyi bile ihmal ettiğimiz günleriniz oluyor mu? Cuma günü öğlen yemek yemeye bile zamanım olmadı.. Ya da hızlıca bir ayak üstücüde bir döner alırsınız ve çiğnemeye bile zamanınız olmaz. Bu sağlıklı kalmak için uygun bir tarz değildir.
Telefon her zaman, her yerde yanımızdadır. İsteyen herkes her an bize ulaşır. Hatta bazen duşa giderken bile cep telefonunuzu yanınıza almanız gerekir. Yemek yerken çalar ve yemeğiniz buz gibi olur. Ne kadar stres veren bir düzen içinde yaşıyoruz.
Markos 6:30-46 ayetlerini inceleyeceğiz. Çünkü günümüz problemine benzer bir resim var ama aynı zamanda ihtiyaç duyduğumuz çözüm de mevcuttur. Sağlıklı ve dengeli bir yaşam nasıl olmalı?
Kutsal Kitabımızı açıp Markos 6 bölüm 30.ayetten başlayarak okuyalım.
Markos 6:7 On iki öğrencisini yanına çağırdı ve onları ikişer ikişer halk arasına göndermeye başladı. Onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi.
İsa Mesih öğrencilerini görevlendirip hizmete gönderiyor.
Harika işlere tanık oldular. Bereket üstüne bereket geliyordu. Ama bir problem vardı. İsa bunu fark etti.
Markos 6:31…. İsa onlara, "Gelin, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin" dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı.
Öğrenciler o kadar meşguller ki yemek yemeye zaman bulamamışlardı. 7/24 hizmet, çalışma, koşturmaca…
Siz ne kadar uzaklaşmaya çalışsanız da işler, sorumluluklar, hizmetler peşinizden gelecektir. İsa’nın öğrencilerinde de olduğu gibi. Bu tarz hayat biçimi gitgide yaygınlaşıyor. Ne zararı var ki? İyi şeyler yapmak için harcanan zaman… Ama yapılması gerekenler çok fazla, aşırı miktarda. Sonu gelmez. Meşguliyet o kadar yaygınlaştı ki küçük yaştaki çocuklar bile yoğun bir hayat içinde yaşıyorlar.
Bir baba 4.sınıfa giden oğluna bir gün balık tutmaya gitmeyi önerir. Beklediği cevap “harika, hemen gidelim” dir. Ancak çocuk; “Baba bu hafta bu kitabı bitirmem gerek, okuldan geldiğim zamanlar ev ödevlerimi tamamlamalıyım. Pazartesi akşam hentbola, Salı akşam gitar kursuna, Çarşamba İngilizce ve Perşembe de tekvandoya gitmeliyim. Cuma arkadaşım geliyor ve Cumartesi de sanat kursunda olmalıyım. Belki Pazar kiliseden sonra biraz zaman bulabiliriz” der. Yoğunluk her yaşta…
Markos 6:34 İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyunlara benzeyen bu insanlara acıdı ve onlara birçok konuda öğretmeye başladı.
İsa Mesih halka “birçok konuda” öğretti. Sadece Tanrı’nın Egemenliği, ya da kurtuluş hakkında demiyor. Bir çok konuda… Belki hayat ile ilgili, belki zamanın kullanılması, ya da önceliklerimiz hakkında öğretmiş olabilir. Birçok konuda diyor Kutsal Kitap. Bu olay elbette hepimizin çok iyi bildiği bir parçadır. 5000 kişiyi mucizevî bir şekilde doyurmak çok dikkat çekicidir. Ancak aynı anlatım içinde yapılan vurguları gözden kaçırmayalım. Yapılması gereken çok ve harika işlerden dolayı “Yemek yemeye zaman bulamıyorlardı”. Sağlıksız ve dengesiz yaşamlar… Ne zaman uzaklaşmaya çalışsak peşimizden gelecekler…
PEKİ, ÇÖZÜM NEDİR?
Sağlıklı ve dengeli bir yaşam için yapılacak şey, Tanrı ile baş başa bir zaman geçirmek için DAĞA çıkmak olacaktır.
Peki, dağa çıkınca ne yapacağız? İsa ne yaptı ise biz de onu yapacağız. Babası ile iletişim kurdu. İsterseniz Baba ile dağda geçirilen zamanda neler olabileceğine bir bakalım.
-Eminim ki İsa Mesih’i dağda huzurunda durduğu Baba Tanrı tarafından güçlendirdi. Aslında her yerde Tanrı’nın huzurunda değil miyiz? Evet O’nun varlığı her yerde. Ancak olan bitenler ve yapılması gerekenler o kadar çok ki Tanrı’nın varlığını bile bazen hissetmiyor olabiliriz. O halde dağa çıktığınızda cep telefonunu kapatın, bilgisayarın olmadığı bir odaya gidip kapıyı kapatın. İsa Tanrı’yı övmüş, ezgiler söylemiş ve peygamberlik sözlerini tekrarlamış olmalıdır. Kendisinden 1000 yıl kadar önce yazılmış olan Mezmur 16:11’i yaşamış olmalıdır. “11 Yaşam yolunu bana bildirirsin. Bol sevinç vardır senin
huzurunda, Sağ elinden mutluluk eksilmez.”
-Yine dağda gerçekleşecek diğer bir şey dinlenmektir. Çok basitçe Tanrı’nın huzurunda dinlenmeliyiz. 1.Krallar 19’da İlyas’ın çok yorgun ve bitkin olduğunu görüyoruz. Bu durumda Tanrı meleği ile ona bir mesaj gönderiyor. “Ye, iç sonra konuşalım!” Ardından tekrar yiyor ve içiyor aldığı güçle devam ediyor ve Tanrı’nın isteğini “Dağa çık ve önümde dur” sözünü dinliyor. Tanrı konuşuyor o dinliyor.. Ye ve dinlen! YE ve DİNLEN! Dinlen ki kilisede uyuklamayasın J
-Dağda aynı zamanda çok önemli başka bir şey daha oldu bence. Tanrı İsa’dan ne yapması ve ne yapmamasını istedi. Dileklerini açıkladı. Yani İsa Mesih bilgelik kazandı. Nelere evet, nelere hayır demesi gerektiğini öğrendi.
Markos 1:38 38 İsa onlara, "Başka yerlere, yakın kasabalara gidelim" dedi. "Oralarda da Tanrı sözünü duyurayım. Bunun için çıkıp geldim."
İsa Mesih babası ile zaman geçirdikten sonra yeni bir yönlendiriş aldı. Neye evet, neye hayır demesi gerektiğini öğrendi. Eğer dağa çıkıp Baba’dan öğrenmezsek ya depresyona düşeriz ya da boşa kürek çekeriz.
TANRI HEPİMİZE HİKMET VE ANLAYIŞ VERSİN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder