28 Aralık 2010 Salı
GELECEĞİMİZİ PLANLAMAK
Gelecekle ilgili planlarınız var mı? Nelerdir?
Biz Türkler genelde çok planlı, programlı yaşamaya alışkın değiliz. Belki “Akdeniz kültürü” dedikleri durum bizi de etkilemiştir. Eminim sizlerde kendinizi hiç beklemediğiniz bir anda bir misafir grubuyla, ya da yapılması gereken acil işlerin içinde bulursunuz. Ya da ertesi gün teslim edeceğiniz ödevi yetiştirme telaşıyla sabahladığınız olmuştur. Genelde plansız ve programsız yaşamlar bizleri çok yorar ve strese sokar. Şöyle bir örnekle olayı biraz daha açayım. Bir şirket müdürü yıllık raporları toplantıdan önceki en son güne bırakır ve son dakika sürprizleri ile her şey altüst olur.
Plansızlık hem stres yaratır hem de gelecek hakkında hatta bazıları için ertesi gün hakkında bile bir fikir oluşturamama problemi yaratır.
Bazen planlama uzun zamanımızı alabilir ama uzun vadede bizi rahatlatır. Çalıştığım şirkette genellikle her yılın sonunda gelecek yılın iş planını hazırlarız. Hangi projeler yapılacak? Hangi ay hangi proje üzerinde çalışılacak? Gereken finans için bütçeler hazırlanır… Yani bir sonraki yıl için hazırlık yapılır. Ya da yurt dışına yapacağım bir yolculuk için neredeyse bir yıl öncesinden planlamaya, randevular yapmaya başlarım. Neden böyle yaparım, çünkü işlerin ve yolculukların bir kâbusa dönmesine izin vermemek ve başarılı bir seyahat geçirmek için böyle yaparım.
PLANLAMA İYİDİR ve ÇOK ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ;
1) NEREYE GİTMEK İSTEDİĞİNİZİ BİLMELİ ve
2) GİDECEĞİNİZ YERE NASIL GİDECEĞİNİZİ bilmelisiniz.
Bu iki temel madde hem kişisel yaşantımız hem de kilisemiz için önemlidir. Yani son dakikaya kadar bir şey yapmadan beklemek iyi değildir.
Bakalım Yakup bugün bizlere planlama hakkında ne söylüyor. Bu bölüm her birimiz için çok önemli bir bölümdür. Ne planladığınız fark etmez, belki gideceğiniz okulu seçmek, yeni bir iş başvurusu, evlilik, emeklilik, nerede tatil yapacağınız… Acaba bu konular planlama gerektirir mi? Hepsi de önemli, hepsi de planlama gerektirir. Ama nasıl?
Yakup okuyacağımız ayetlerde imanlı iş adamlarına sesleniyor. Belki çok zengin değiller ama orta sınıf olabilirler. Bizler iş adamı olmayabiliriz ama ilkeler hepimize yardım eder.
Burada bahsi geçen iş adamlarının planları çok “Tanrısal görünmüyormuş” ki Yakup onlara birkaç nasihatte bulunmuş.
Yakup 4:13-15 “Dinleyin şimdi, “Bugün ya da yarın filan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacak, para kazanacağız” diyen sizler, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Yaşamınız nedir ki? Kısa süre görünen, sonra yitip giden buğu gibisiniz. Bunun yerine, “Rab dilerse yaşayacak, şunu şunu yapacağız” demelisiniz.
Okunan bölümde birkaç yere iş gezisi yaparak ürünlerini satmaya çalışan bir grup iş adamından bahsedilmektedir. Bazı şeyler satacak ve belki bazı şeyler alacaklardı. Gidecekleri yere uygun ulaşım araçlarını ayarlayacaklardı… Tıpkı bizim gibiler! Gayet normal! Ama bu planlama sürecinde 3 hata yapıyorlar.
1.Planlarını Tanrı’yı düşünmeden yapıyorlar: Ne yapmak istediklerini gayet iyi biliyorlar. Ama planlarında Tanrı’nın olmadığını açık bir şekilde gösteriyorlar. 15. Ayette Yakup onlara şunu öğütlüyor “Rab dilerse yaşayacak, şunu şunu yapacağız” diyin diyor. Ülkemizde kültürel olarak nasıl uygulanıyor? İnşallah. Belki bu kelimeyi çok kullanmıyoruz. Arapça olduğu için ama başka türlü ifade edebiliriz.
Bazı kardeşlere hayranım. Her planlarında Tanrı’nın isteğine açık olduklarını sık sık ima eder ve yaşarlar. Rab dilerse, Tanrı izin verirse, Tanrı da uygun görürse sözleri ve tavrı çok iyidir. Bu demektir ki özne Tanrı’dır, ben değil. Her şeye Egemen Tanrı’dır, ben değil… Tanrı olmadan bir şey yapamayız.
Pavlus bunu çok iyi biliyordu ve mektuplarında sık sık buna değiniyordu. Efes kilisesine Elçilerin işleri Mektubunda şöyle seslendi : “Tanrı dilerse yanınıza tekrar döneceğim” Elç 18:21. Yine 1.Korti 4:19’da da “Ama Rab dilerse yakında yanınıza geleceğim…” diyor. Bu sözleri Pavlus sadece büyülü birer söz gibi söylemedi ama aynı zamanda tavırlarıyla belli etti. 1.Korin 16:5-8 ayetleri de güzel bir örnektir.
2.Planlarımız bir amaç/hedef içermelidir: İş adamlarının amacı neydi, para kazanmak. Bizlerde plan yaparken sonuçta bazı ürünler bekleriz. Bizlerde kimi zaman para kazanmak, kimi zaman başarılı olmak isteriz. Bizler ürün almak için ekeriz ama büyüten RAB’dir. Tutumumuz sadece planlamayı değil ama planın kendisini etkiler.
Planlama aşamasından planları uygulayana kadar Rabbe dua ile yaklaşmalı ve sormalıyız. Rab kapıyı aç, bu okula ya da şu işe gireyim şeklinde değil, eğer istersen sağla diye dua etmeliyiz. Her adımı O’nunla planlanmalıyız. Aynı zamanda planlarımız Tanrı için ve Tanrı’yla olmalıdır. İşadamlarının ilk hatası neydi? Tanrı’yı planlarının dışında tuttular.
Biz hiçbir zaman tam olarak sonuçları planlayamayız. Eğer Tanrı’nın planlarımız üzerinde egemen olduğunu kabul edersek meydana gelecek değişikliklerde korkuya kapılmamız gerekemeyecektir.
3.Diğer bir hata ise planlarımızla övünmektir: 1.Yuhanna 2:16-17’de bize güzel mesajlar verir. GURUR! Yaşamın verdiği GURUR. Biliyoruz ki gurur düşüşten hemen önce gelir. Tanrı bizi övünme ve gururdan uzak tutmak istiyor.
Özdeyişler 27:1 Yarınla övünme… Yani kısaca planlarınla övünme, alçakgönüllü bir şekilde Rabbin huzuruna getir.
Planlarımızda Rabbi unutmayalım. İsa Mesih Tanrı özüne sahip olduğu halde babasını onurlandırıp, benim değil senin isteğin olsun dedi. İnsan yüreğinde gideceği yolu tasarlar ama adımlarına Rab yön verir.
Sizin yarın için planınız nedir? Planlarınızla kimi onurlandırmayı düşünüyorsunuz?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder